Son günlerde İsrail'in toplum içerisindeki gerilim ve gerginlik hızla artarken, bir Israilli bakanın Mescid-i Aksa’ya gerçekleştirdiği yeni bir baskın, uluslararası alanda büyük yankı uyandırdı. Bu olay, bölgedeki çatışmaların yeniden gündeme gelmesine neden olurken, Mescid-i Aksa'nın kutsallığı ve statüsü konusundaki tartışmalara da zemin hazırladı. Peki, bu baskının amacı ne? İlgili bakan kim? Ve bu olayın sonuçları ne olacaktır?
İsrail’in İç Güvenlik Bakanı olarak görev yapan Itamar Ben Gvir, Mescid-i Aksa’ya gerçekleştirdiği yeni baskın ile gündemin ortasına oturdu. 2020'nin Kasım ayında göreve gelen Ben Gvir, aşırı sağ görüşleriyle tanınan bir politika figürü olarak dikkat çekmektedir. Mescid-i Aksa gibi hassas noktalara yapılan baskınlar, hem Filistin halkı hem de uluslararası kamuoyu tarafından büyük bir tepkiyle karşılanmaktadır. Ben Gvir’in bu tür eylemleri, zaten hassas olan İsrail-Filistin ilişkilerini daha da geriyor.
Son olay, Mescid-i Aksa'nın tarihi ve dini önemine dair tartışmaları da yeniden alevlendirdi. Mescid-i Aksa, hem Müslümanlar hem de Yahudiler için önemli bir yer olmakla birlikte, uzun yıllardır süregelen çatışmaların merkezinde bulunuyor. Ben Gvir’in yaptığı baskın, özellikle Filistinliler için büyük bir provokasyon olarak değerlendirilirken, birçok Müslüman ülkeden de sert tepkiler geldi. Uluslararası ilişkiler alanında da etkili olabilecek bu durum, birçok ülkenin İsrail'e karşı tutumunu sorgulamasına yol açabilir.
Olayın ardından yapılan açıklamalarda, İsrail hükümetinin bu tür davranışları dolayısıyla Filistin halkının en temel hak ve özgürlüklerinin ihlal edildiği iddiaları gündeme geldi. Uluslararası İnsan Hakları İzleme Örgütü ve diğer sivil toplum kuruluşları, Mescid-i Aksa'ya yönelik baskınların din ve ibadet özgürlüğüne bir tehdit olduğunu belirtmektedir.
Sonuç olarak; Mescid-i Aksa’ya gerçekleşen bu baskın, sadece bölgedeki dinamikleri etkilemekle kalmayacak, aynı zamanda uluslararası ilişkiler üzerinde de belirleyici bir rol oynayabilir. Dünya genelinde barışın sağlanması adına atılan adımlar, hâlâ bu tür eylemlerle tehdit altında kalmaya devam etmekte. Hem Filistin halkı hem de İsrail için tehlike arz eden bu durumun ilerleyen günlerde nasıl bir evrim alacağı merak konusu.