Son zamanlarda dünya genelinde açlık sorunu giderek büyürken, bu sorun Türkiye'de de kendini gösteriyor. 7 yaşındaki Meryem, sadece 25 kilodan 10 kiloya düşerek, açlıkla olan mücadelesinin sembolü haline geldi. Meryem’in durumu, birçok ailenin benzer sıkıntılar yaşadığı gerçeğini gözler önüne seriyor. Geçtiğimiz yıllarda yaşanan ekonomik kriz ve artan gıda fiyatları, yoksulluk sınırında yaşayan aileler için büyük bir tehdit oluşturdu. Meryem’in yaşadığı dram, sadece bir çocuğun değil; aynı zamanda pek çok ailenin yaşadığı zor bir gerçeğe ışık tutuyor.
Meryem’in ailesi, geçimlerini sağlamakta büyük zorluklar yaşıyor. Babanın işsizliği, annenin düşük gelirli bir işte çalışması, aileyi zor bir duruma sokmuş. Meryem, açlık çektiği günlerin ardından, önceki sağlıklı kilosunu kaybetmiş durumda. Ailesinin ihtiyaçlarını karşılamak için çırpınan bu zavallı anne-baba, Meryem’in sağlığını koruyacak temel gıdaya bile ulaşmakta güçlük çekiyor. Bunun sonucunda Meryem’in durumu, gözle görülür şekilde kötüleşti.
Meryem’in durumu, birçok toplumda benzer şekilde yaşayan çocukların hikayelerinin bir parçası. Türkiye’deki yoksulluk oranı giderek artıyor ve bunun yanında açlıkla mücadele eden ailelerin sayısı da çoğalıyor. Yerel yardım kuruluşları, bu tür durumlar için yardım kampanyaları düzenlese de, henüz yeterli düzeye ulaşamıyorlar. Öte yandan, toplumun bu konudaki duyarsızlığı ve yardım etme isteksizliği, ailelerin çektiği sıkıntıları daha da artırıyor. Açlıkla mücadele etmek için topyekûn bir farkındalık yaratılması büyük önem taşıyor. Meryem gibi çocukların yaşadığı zorlukları daha görünür kılmak ve toplumda bir farkındalık oluşturmak gerekiyor.
Meryem'in kırsal bir alandaki evinde hayat mücadelesi vermesi, daha büyük bir resmin parçası. Eğitimde fırsat eşitsizliği, başarılı olma umudunu sınırlıyor. Çocukların sağlıklı bir şekilde büyüyebilmeleri için her türlü desteğin sunulması şart. Her bir toplumsal bireye düşen görev, sadece birer izleyici değil; aynı zamanda birer katkı sağlayıcı olmaktır. Meryem’in hikayesi, açlıkla mücadele konusundaki farkındalığı artırmak için bir çağrı niteliğindedir.
Sonuç olarak, Küçük Meryem’in hikayesi, sadece kendi yaşamını değil, pek çok çocuğun ve ailenin yaşadığı zorlukları temsil ediyor. Toplum olarak, bu gibi durumlara daha fazla duyarlılık göstermeli ve elimizden gelen yardımı sağlamalıyız. Mücadelesi devam eden bu çocuklara ve ailelere yardım elini uzatmak, insanlık olarak hepimizin görevidir. Meryem’in ve benzer durumda olanların yaşadığı dram, sadece onların değil, toplumun büyük bir yara aldığını gösteriyor. Unutulmamalıdır ki, aslında her çocuk sağlıklı ve mutlu bir şekilde büyümeyi hak ediyor.