İstanbul'da bir genç, son günlerde sosyal medya platformlarında popüler hale gelen "metro sörfü" yaparken yaşamını yitirdi. 15 yaşındaki Oğuzhan Yılmaz, arkadaşlarıyla birlikte vakit geçirirken, bu tehlikeli aktiviteyi denemek için metro istasyonuna gitti. Olay, gençlerin sosyal medyada sıkça paylaştıkları görüntülerin gerçeğe dönüşmesi ve trajik bir sonla bitmesi açısından dikkat çekici bir örnek oluşturuyor. Ailesinin kaybı, toplumda büyük bir üzüntü yaratırken, gençler arasında bu tarz aktivitelerin tehlikesine dair özellikle velilere önemli mesajlar veriyor.
Metro sörfü, genellikle gençler arasında popülerleşen bir aktivite olup, trenlerin hareket halindeyken üzerinde veya yanında durarak kayma eylemiyle gerçekleştiriliyor. Ancak, bu tür aktiviteler büyük riskler taşımaktadır. Gençler, sörf yaparken trenin hareket hızını, ani duruşunu ve çevresel tehlikeleri yeterince değerlendirmemekte, bu nedenle büyük kazalar meydana gelmektedir. Oğuzhan’ın başına gelen olay, bu tehlikelerin ne denli ciddi sonuçlar doğurabileceğini gösteriyor.
Uzmanlar, metro sörfü gibi tehlikeli davranışların gençlerin gelişim çağında daha yaygın hale geldiğine dikkat çekiyor. Sosyal medyanın etkisiyle, gençler kendilerini kanıtlama ve apar topar dikkat çekme arzusu içerisinde, tehlikeli aktivitelere yöneldiklerini ifade ediyor. Bu durum, sadece bireysel güvenliği değil, aynı zamanda toplumsal güvenliği de tehdit eden bir unsur haline geliyor. Gençlerin bu gibi aktiviteleri denemesi, hem kendi sağlıklarını riske atmakta hem de etrafındaki insanların güvenliğini tehlikeye sokmaktadır.
Bu üzücü olayın ardından ailelerin, çocuklarının sosyal medya kullanımı ve arkadaş çevresi üzerinde daha dikkatli olmaları gerekmektedir. Özellikle ergenlik dönemindeki gençlerin, sosyal medya aracılığıyla edindikleri yanlış bilgilere veya riskli aktivitelere yönelmelerine izin vermemek için daha fazla iletişim kurmaları önem taşıyor. Materyallerin ve içeriklerin ebeveyn denetimi altında olması, gençlerin bu tür tehlikeli aktivitelerden uzak durmalarını sağlayabilir.
Velilerin alacakları önlemler arasında çocuklarıyla açık ve dürüst bir iletişim kurmak, tehlikeleri anlatmak ve onlara sağlıklı alternatifler sunmak yer almalıdır. Spor, sanat ve diğer sosyal aktiviteler, gençlerin enerjilerini olumlu bir şekilde yönlendirebilecek iken, risk almaktan kaçınmalarına yardımcı olabilir. Ayrıca, metro sörfü gibi tehlikeli davranışların medya ve sosyal medyada yayılmasını önlemek için kamuoyunu bilinçlendirecek kampanyalar düzenlenmesi gerekebilir.
Oğuzhan’ın vefatı, gençler arasında moda olan bu tür aktivitelerin ne denli tehlikeli olabileceğine dair bir uyarı niteliği taşımaktadır. Aileler, eğitimciler ve toplum olarak, bu gibi trajik olayların bir daha yaşanmaması için daha fazla sorumluluk almak zorundayız. Sadece Oğuzhan’ın ailesi değil, tüm toplum bu kayıptan derin bir acı duymakta ve her bireyin böyle bir durumla karşılaşmaması adına sağlıklı iletişimin ve eğitimin gerekliliği bir kez daha ön plana çıkmaktadır.
Sözün özü, Oğuzhan’ın yaşadığı trajedi, gençlerin hayatını kaybetmesinin önüne geçebilmek için hepimize düşen sorumlulukları hatırlatıyor. Bu tür tehlikeli davranışları önlemek, sadece bireysel değil toplumsal bir görevdir. Gençlerin yaşamları, gelecekleri ve potansiyelleri için hep birlikte üzerimize düşeni yapmalıyız; yoksa kayıplar devam edecektir.